Narsistik kişilik; bireyin, yetenek ve başarılarını çoğunlukla abarttığı, kendini diğer insanlardan üstün gördüğü, empati kurmakta güçlük çektiği bir yapılanmadır. Aslında bu özelliklerin hepsi veya bazılarının çevremizdeki pek çok kişide olduğunu düşünürüz. Bu noktada normal ve patolojik narsisizmi açıklamak önemlidir. Başkaları tarafından onaylanma, takdir edilme, beğenilme pek çok kişide özellikle ergenlik dönemlerinde sıklıkla gördüğümüz narsistik gereksinimlerdir. Bu gereksinimleri karşılamak için oldukça fazla zaman harcamak, pek çok şey yapmak; kişinin çevresindeki kişilerden gelen değerlendirmelere, yorumlara oldukça muhtaç olması durumun daha patolojik olduğunu düşündürmektedir. Bu kişilerin onaylanmayı, takdir edilmeyi sevilme ihtiyacı yerine koydukları ve bu ihtiyacı gidermek için çevresinden gelen yorumları, başarıyı oldukça önemsedikleri görülmektedir.
Narsisizmde, anne-babadan temelinde yeterince sevgi ve ilgi görmemiş bir çocukluk döneminin olduğu düşünülebilir. Sadece başardıkları bir eylem sonucu ebeveynden takdir alan bir çocuk; yeniden takdir almak, onaylanmak için eylemlerde bulunur. Bu durumun pekişmesiyle büyüdükçe çevresinden, arkadaşlıklarından gelen onaylar, yorumlar da bu tabloya eklenmektedir. Çevresindekiler, duydukları bu gereksinimlerini ve reddedilmeye karşı aşırı tepki vermelerini tetiklemektedir. Psikanalitik kuram bu bahsettiğimiz durumları kişinin çocukluk döneminde gelişmekte olan kendiliğin bütünleşmesinin tamamlanmamasına bağlamaktadır. Kişiler içsel süreçlerinde benliklerini sağlam tutabilmek için başkalarının fikirlerine aşırı ihtiyaç duyarlar ve bu ihtiyacı dışarı tam tersi şekilde yansıtırlar. Başkalarının fikirlerini önemseyen, her şeyin en iyisini kendilerinin bildiği gibi aşırı özgüvenli davranışlar sergilerler.
Narsisist kişilik, ilişkilerinde de kendi gibi mükemmel olanı aramaktadır. Karşısındaki kişiyi etkilemek için büyük jestler yapmaktadırlar. İlişki ilerleyip yakınlaştıkça aslında o kadar mükemmel olmadığını düşünüp yeni mükemmeli arama eğilimine girebilir, ilişkilerini sürdürmekte güçlük çekebilirler.
Mükemmeli arama, başarı elde etme, sürekli daha iyisine ulaşma çabası temelde eksik olan ihtiyacın fark edilmesini ve giderilmesine engel olmaktadır. Geçmişte tedavisi olmadığı düşünülen bu sorunsalın yapılandırılmış terapilere olumlu yanıtlar verdiği görülmektedir.