Dünya Sıhhat Örgütü, sağlıklı ve olağan koşullarda hayatını sürdüren erişkinlerin günlük tüketmesi gereken tuz ölçüsünün 5 gram olmasını öneriyor.
Fazla tuz tüketimi kadar az tuz tüketmenin de sıhhat için ziyanlı olabildiğini belirten Anadolu Sıhhat Merkezi İç Hastalıkları ve Nefroloji Uzmanı Doç. Dr. Enes Murat Atasoyu, “İçine tuz atmadan yediğimiz ve içtiğimiz çabucak her doğal besinin içeriğinde tuz vardır.
Bir ekmek fırınında ekmek pişiren bir kimse ile bilgisayar karşısında çalışan bir insanın su ve tuz ihtiyacı tıpkı değildir. Tuzu az tüketmek değerli fakat sodyum eksikliği de önemli sıhhat sorularına yol açabilir. Kronik hastalığı olanların rutin denetimlerinde kanda sodyum ve klor seviyelerinin de tetkik edilmesi gerekir” açıklamasında bulundu…
Tuzu az tüketmenin kıymetli olduğunu lakin sodyum eksikliğinin de önemli sıhhat sorularına yol açabileceğine dikkat çeken Anadolu Sıhhat Merkezi İç Hastalıkları ve Nefroloji Uzmanı Doç. Dr. Enes Murat Atasoyu, “Bildiğimiz sofra tuzu, sodyum klorür molekülünden oluşmaktadır. Kanda sodyum eksikliği sıklıkla hastanede yatan hastalar ve yaşlı bireylerde görülmektedir. Hiponatremi saptanan hastalarda halsizlik, yorgunluk, bulantı, kusma, huzursuzluk ve baş ağrısı üzere belirtiler yanında ileri evrelerde beyin ödemi sonucunda şuur kaybı, hatta koma durumu bile gelişebilir” diyerek tuzu az tüketmenin de fazla tüketmenin de zararlarına dikkat çekti…
Böbrek sıhhatini müdafaada sıvı almak ve sağlıklı beslenmek önemli
Yeterli sıvı almak ve istikrarlı beslenmenin altını çizen Doç. Dr. Enes Murat Atasoyu, “Aşırı tuz tüketiminden sakınmak, fazla kilolardan kurtulmak, tansiyon ve şeker seviyesinin aralıklı denetim edilmesi, sigara kullanılmaması, nizamlı olarak orta seviyede antrenman yapmak, bilhassa ağrı kesici ve iltihap giderici ilaçları uzun periyodik ve sık kullanmaktan kaçınmak böbreklerin sağlıklı kalması için esas tedbirler olarak sayılabilir” hatırlatmasında bulundu.
Sodyum eksikliği farklı hastalıklara yol açabilir
İshal, kusma ağır idrar söktürücü ilaç kullanımı durumlarında hem su hem de sodyum kaybı nedeni ile hiponatremi görülebildiğini belirten Doç. Dr. Enes Murat Atasoyu, “Sağlıklı olduğunu düşünerek günde 5-6 litre su içilmesi halinde, kanın su kısmı artarken sodyum seviyesi ona paralel yükselmediği için hiponatremi gelişebilir. Benzeri bir sistem ile tiroid bozukluğu, kalp yetmezliği, karaciğer yetmezliği ve böbrek yetmezliğinde de hiponatremi görülebilir. Öbür bir hiponatremi nedeni ise beyinde hipofizden salgılanan anti-diüretik hormonun fazla salgılanması, bu hormonunun tesirine böbreğin cevap vermemesi yahut birtakım kanser çeşitlerinde ADH gibisi moleküllerin imali nedeni ile hiponatremi gelişebilir” dedi.
Her besinin içerisinde sodyum bulunur
Sodyum içeriği yüksek olan besinlere işlenmiş etler, konserve besinler, turşu, ketçap-mayonez, kavrulmuş tuzlu kuruyemişin örnek olarak verilebileceğine dikkat çeken Doç. Dr. Enes Murat Atasoyu, “Her besinin içerisinde doğal olarak sodyum da bulunuyor. Olağan kurallarda böbrekler bedendeki suyu idrar ile atarken beraberinde bir ölçü tuzu da atar. Sağlıklı böbrekler bedenin su ve tuz istikrarını bozmayacak formda bu vazifesini yerine getirir ve sodyum seviyesi sabit tutulur. Böbreklerin kapasitesini aşan ölçüde su içilmesi durumunda su-tuz istikrarı bozulabilir” hatırlatmasında bulundu.
Böbrek işlevlerinin bozulması böbrek yetmezliğine yol açabilir
Böbreklerin kanı toksinlerden arındırarak idrarla bedenden atılmalarını sağlayan organlar olduğunu ve böbreklerin işlevlerinin bozulması durumunda bedende ziyanlı toksinler ve fazla sıvı birikerek böbrek yetmezliği belirtilerinin oluşabileceğini vurgulayan İç Hastalıkları ve Nefroloji Uzmanı Doç. Dr. Enes Murat Atasoyu, “Bu belirtiler ortasında yüksek tansiyon, çok yorgunluk yahut uyuşukluk, inatçı baş ağrıları, yüz ve ayak bileklerinde şişlik, bedende sıvı birikimi yahut bel ağrısı, idrar renginde yoğunlaşma, nefes darlığı, bulantı-kusma sayılabilir” formunda konuştu.
Böbreklerde görülen hastalıkların böbrek hastalığının tipine, şiddetine ve gelişme suratına bağlı olarak değişiklik gösterebileceğini belirten Doç. Dr. Enes Murat Atasoyu, “İdrar renginin yoğunlaşması, idrar köpük, idrar ölçüsünün azalması, yan ağrısı, tansiyon yükselmesi, bulantı, kusma, iştahsızlık, bedende ödem, baş ağrısı, görme bozukluğu, kalp ritim bozuklukları, şuur değişikliği, koma üzere durumlar gelişebilir” dedi.
Kaynak: (BYZHA) – Beyaz Haber Ajansı
